4 Haziran 2014 Çarşamba

Kuran'da Kıyamet Günü Nasıl Anlatılıyor?





Kıyamet günü neler ile yüzleşeceğimiz sorusu, müslümanlar arasında en çok merak edilenler arasındadır.

Hemen belirteyim, kıyamet günü halk arasında kullanılanın aksine Kuran’da hesabın görüleceği günü ifade eder. Yani, öldükten sonra dirildiğimiz anı. 

Dünyanın yok oluşu, dümdüz edilişi, kainatın son bulması ise saat kelimesi ile ifade edilir. 

Kıyamet günü oldukça çetin ve zorlu bir gündür. Aklımızın alamayacağı kadar zorludur hem de. Geri dönüşün olmadığı bir gündür o gün. Hesap gününün gelip çattığı, dünya hayatının geride kaldığı bir gün… 

Kıyamet gününü düşündüğümde içim ürperiyor ve heyecanla doluyor. Hesabın gelip çattığı günü düşünmek beni kendime getirttiriyor aynı zamanda. Bu yüzden bir mümin için hesap gününün Kuran’da anlatılması, gönlünde iman olanlar için çok değişik duygular oluşturuyordur eminim ki. İslam'a inanan biri o günün varlığından kuşku duymaz. İbret ala ala, kendiyle yüzleşerek silkelenerek okur hesap günü hakkındaki ayetleri… Kendimize gelmemiz, sıkıca takvaya sarılmamız için kıyameti düşünmemiz ibret vericidir.

Takvalarıyla her birimize örnek olan Peygamberlerin dahi hesaba çekileceği o güne, çok dikkatle hazırlık yapmalıyız. Allah hardal tanesinden daha küçük bir şeyin bile gizli kalmayacağını söylüyor. 

Yemin olsun, kendilerine elçi gönderilenleri muhakkak hesaba çekeceğiz; gönderilen elçileri de mutlaka hesaba çekeceğiz. (Araf-6) 

Kıyamet günü için adalet terazilerini kuracağız/adaleti terazilere koyacağız. Hiç kimseye zerre kadar zulüm edilmeyecek. Hardal tanesi kadar bir şey olsa onu ortaya getiririz. Hesapçılar olarak biz yeteriz! (Enbiya-47) 

O gün gelene dek ise suçlular şu dünya hayatında yalnızca kısacık bir nimetlenme ve bir oyalanma içerisindeler… Allah’ın kendilerine verdikleri güzellikleri tadıp suçlu olmaya devam ederken, bir yandan da hesap gününe doğru yol alıyorlar. Allah, hazin sonlarına doğru yol alırken, bu dünyada bir yandan geçici hazlarla oyalananları dehşet verici ifadelerle anıyor.

Vay haline o gün, yalanlayanların! Yiyin ve birazcık nimetlenin. Suçlularsınız siz. (Mürselat- 45,46) 

Diyecekler ki: “Peki bizi yeniden kim yaratacak?” De ki: “Sizi ilk kez yaratan kimse, o.” (İsra-51) 

Dünyada sahip oldukları güçlerle zorbalık yapanlar, gücü geçici olmayan en güçlünün karşısında, yüzleri eğik, ebedi sürgüne sürülecekler. Allah zalimlerden elbette ki habersiz değil, yalnızca hesap gününe kadar erteliyor üzerilerine salacağı azabını...

Bütün yüzler o Hayy ve Kayyum önünde yere inmiştir. Zulüm taşıyan perişan olup gitmiştir…(Taha-111) 

O gün, yalnızca Rabbinin izin verdikleri konuşur. Onlar da doğruları söyler. O gün, ruh ve melekler saf bağlayıp kıyama geçerler. Rahman’ın izin verdiği dışındakiler konuşamazlar. O izin verilen, doğruyu söyler. (Nebe-38) 

Kuran’dan yüz çeviren, zikri unutan ise kör haşredilir. Öyleyse bize ne oluyor ki, elimizin altında olan kitabı okumaya, anlamaya, düşünmeye gayret etmiyoruz? Kendimizi Allah’dan başkalarına mı teslim ediyoruz yoksa? 

O der ki, ”Rabbim beni neden kör haşrettin, ben gören biri idim?”. Allah buyurur: ”Ayetlerimiz sana geldiğinde sen böyle unutmuştun; bugün de sen aynı şekilde unutuluyorsun.” (Taha-125,126) 

Kıyamet gününde herkese kendiyle yüzleşeceği kitabı verilir. Bu kitap fiziken nasıl bir kitaptır, neye benzer bilemiyoruz. Bu konu hakkında bildirilen ayette ki son ifadeler ise dehşet verici. Allah o gün, hesap sorucu olarak herkesin kendine öz benliğinin yeteceğini söylüyor. Birebir orada göreceğiz neler yaptığımızı. Aslında nereyi hak ettiğimizi de (cennet veya cehennem) çok iyi idrak edeceğiz.

Kıyamet günü kendisine, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkaracağız:”Oku kitabını! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi benliğin yeter.” (İsra-13,14) 


Bizim sözümüze gerek mi var? Allah Kalem suresi 42,43,44 ayetlerinde öyle dehşete düşürücü sözler söylüyor ki… Tekrar tekrar okumalı…Umarım şu sapasağlam halimizle secdelerimize daha da sabırla, huşu ile yaklaşırız. İbadetlerin önemini daha da kavrarız inşallah. O gün, Rabbimiz, benliklerini zillet kaplayanları secde etmeye çağıracak. Fakat yapamayacaklar… 

Azabı hak eden benliklerin hali... 

Baldırın çıplak kalacağı, secde etmeye çağrılacakları gün, onu da yapamayacaklar. Gözleri yere eğilmiş, benliklerini zillet kaplamıştır. Onlar, sapasağlam oldukları zaman da secde etmeye çağrılıyorlardı. Bu sözü yalanlayan kişiyle beni baş başa bırak. (Kalem-42,43,44) 

Dünya’da başkalarıyla oyalananlar… En önemli olanı, Allah’ı unuturken, başkalarıyla olan bağları onlara yarar sağlar mı o gün? Elbette hayır. Ne oğulları, ne kardeşi, ne annesi, ne babası, ne eşi… 

Bir gün ki o, kişi öz kardeşinden kaçar, öz annesinden, öz babasından, eşinden, oğullarından. O gün onlardan her kişinin kendisine yetecek bir uğraşı vardır. (Abese- 34, 35, 36, 37) 


Rabbimden dileğim, inşallah inananlar olarak bizler kıyamet gününü düşünerek daha da sımsıkı Rabbimize dayanırız. Takvamızı daha da arttırmak için gayret gösterip, daha da çok korunup sakınırız. İnşallah inanmayanlar da bir kere daha düşünürler.

Konuyla alakalı olarak, sonsuz azap görmenin adaletsizlik olduğu iddialarına cevaben yazdığım şu yazıyı da okuyabilirsiniz: 


Yazılarımı http://www.allahateslim.com/ sitesinden de okuyabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder