İslam’ı öğrenmeye başladığım andan bugüne dek, gün geçtikçe
insanların Kur’an gerçeklerine daha fazla uyandığını görmek beni mutlu ediyor.
Genç nesil içinde Kur’an’ı eline alıp anlayarak okumaya çalışan, Peygamberlerin
gerçek sünnetini görmek ve Allah’ın indirdiği dini uydurma-iftiralardan
arındırarak, dinini İslam’ın özüne has kılarak yaşamaya çalışan ve bunu da
çekinmeden internet sayfalarında paylaşan kişileri görmek beni mutlu ediyor. Allah’ın
Kur’an’da bizlere verdiği öğütleri ve gerçek dini anlatmaya gayret göstererek
sürekli dini paylaşım yapıyorlar.
Bazı insanlar, mümin arkadaşlarımızın çabalarından rahatsız olup onları gösteriş yapmakla itham ediyor. Dini bilgi ve ibadetlerini yansıtmamaları gerektiğini, zaten bunları gizli yaşamalarının daha makbul olduğu yönünde eleştiri yağmuruna tutuluyorlar.
Bazı insanlar, mümin arkadaşlarımızın çabalarından rahatsız olup onları gösteriş yapmakla itham ediyor. Dini bilgi ve ibadetlerini yansıtmamaları gerektiğini, zaten bunları gizli yaşamalarının daha makbul olduğu yönünde eleştiri yağmuruna tutuluyorlar.
Bu yazımda, insanları Kur’an öğütlerine davet eden ve
ibadet ettiklerini gizlemeyenlerin, gösterişle itham edilmesinin ne derece
doğru olduğu ya da ibadet-inançlar yansıtılmadan gizli yapılsa daha mı makbul
olacağı, dini inançlarımızı yansıtmamızın doğru olup-olmadığı iddialarına cevap
vereceğim inşallah.
Öncelikle mümin bir insanın hayat rehberi Kur’an’dır.
Allah, hayat rehberimiz Kur’an’da, Peygamberleri anlatarak, onlarda güzel
örnekler olduğunu vurgulamakta ve onları örnek almamız gerektiğini bizlere
bildirmiştir.
Andolsun
ki, Allah’a ulaşmayı dileyenler için Allah’ın resulünde güzel örnek vardır.
(Ahzab Suresi, 21.ayet)
Bakalım, Allah’ın öğütlerini (Kur’an ayetlerini ve Kur’an
gerçeklerini) insanlarla paylaşmak, bir mümin için gereklilik mi yoksa sadece
hobi mi?
Yine
de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.
(Nahl
Suresi, 82.ayet)
Yüz
çevirirlerse sana düşen sadece tebliğ etmektir. Allah, kullarını görmektedir.
(Ali
İmran Suresi, 20.ayet)
İnanıp,
hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler,
birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır. (Asr Suresi, 3.ayet)
Emrolunduğun
şeyi açıkça bildir. (Hicr Suresi, 94.ayet)
Görüldüğü gibi mümin birisi için, tebliğde bulunmak,
insanları hakka yani Allah’a davet etmek, dini bir gerekliliktir. Kur’an’ı
anlayarak okuyan birisi için olması gereken tavırdır.
Hac
Suresi, 62.ayet: Allah, hakkın ta kendisidir.
Hobi (zevk) olarak düşüneceksek, evet mümin bir kimse Allah’ın
gerçek mesajını hatırlatmak ve duyurmaktan mutluluk duyar. Dolayısıyla mümin
bir insana, “dini paylaşımlarda bulunmaması gerektiğini” söylemek yersiz
olacaktır. Çünkü, bu dini bir yükümlülüktür. Yahut müminlere dini paylaşımlarını
azaltması gerektiğini, insanların bunu gösteriş ve heves olarak algılayacaklarını
söylemek; şeytani bir vesvese
olacaktır. Müminler, hayra ve barışa yönelik işlerini eksiltmeye çalışanların
tuzak laflarına kapılmaz. (ki İslam’a sürekli çağırmak ve gerçek İslam’ı
yansıtmak en büyük hizmetlerden biri)
Özetle; dini paylaşımlar yapmak, İslam hakkında insanlara
tebliğde bulunmak, dini öğütler vermek, Kur’an gerçeklerinden bahsetmek,
insanları Allah’a çağırmak gibi hayra yönelik davranışların hiçbirinden “beni
gösteriş yapmakla itham ederler” düşüncesi ile vazgeçmemelidir mümin.
Namazın çok güzel bir şey olduğunu ifade etmek (ki bu
durumda namaz kıldığımızı da ifade etmiş oluyoruz aslında) iyilik ve güzelliği
belirlenen bir davranışa insanları özendirmeye çalışmak olacaktır. Mümin kadın
ve mümin erkeklerin iyilik olarak belirtilen davranışlara özendirmeleri
gerektiğini gene Kur’an ayetleri bizlere bildirmiştir:
Mümin
erkeklerle mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyilik ve güzelliği
belirlenene özendirirler. Kötülük ve çirkinliği belirlenenden sakındırırlar.
(Tevbe Suresi, 71.ayet)
Öyleyse insanlardan namaz kıldığımızı saklamaya, dinen bir
gereklilik yoktur. Allah, namaz kıldığımızı saklamamızın daha hayırlı olduğunu
bildirmemiştir. Zaten Cuma günü kadın-erkek tüm iman edenler topluca Allah’ı
anmaya çağrılmıştır. (Cuma 9.ayette ya eyyuha: ey, ellezine amenu: iman
edenler, kelimeleri kullanılmış cinsiyet belirtilmemiştir.) Yani insanların
içinde Allah’ı anmanın bir sakıncası yoktur, bundan kaçınmamıza da gerek
yoktur. Belki bizi gözlemleyen ve henüz tam anlamıyla yüzünü dine dönmemiş
kişiler de dini yaşayışın gerekliliği hakkında düşünecektir.
Allah, namazı gösterişle kılanlardan bahsetmektedir. (Bkz:
Maun Suresi, 5.ayet) İbadetlerini; el çırpma gibi anlamsız, içi boş hareketlere
dönüştürmüş insan örnekleri vermektedir. (Bkz: Enfal Suresi, 35.ayet) Namazın
kötülüklerden alıkoyması gerektiğine dikkat çekmesine rağmen, namaz kılıp
kötülük peşinde koşan nice insan vardır. (Bkz: Ankebut Suresi, 45.ayet) Onlar
da namazın özünü layıkıyla kavrayamamış kimselerdir.
Lakin, gerçek bir mümin, dini kimliğini ortaya koyduğunda,
onun gösteriş yaptığını düşünenler varsa bu düşünce onların kendi zannıdır. Zan
da dinimizde günahtır. Kur’an’a göre namaz kıldığımızın belli olması veya
namaz-ibadet yönünde öğütler vermemiz, dini duygularımızı göstermemiz günah
değildir; bunları gösteriş amacıyla gösteriyorsak günahtır! Bunu da ancak ALLAH
BİLEBİLİR, insanlar ancak kafalarından atıp tutmuş ve kötü zanda bulunmuş olur!
Ey
iman edenler! Zandan kaçının çünkü zannın büyük bir kısmı günahtır. (Hucurat
Suresi, 12.ayet)
Mümin kardeşlerimize karşı, onlar İslam hakkında tebliğde
bulunduklarında, gece-gündüz Allah’tan bahsettiklerinde onlara gösteriş
yapıyorsun ithamında bulunanlar ancak zanda bulunmuş olur. Çünkü,
kardeşlerimizin kalplerini açıp bunu gerçekten içten mi yoksa gösteriş amaçlı
mı yaptıklarını görmeleri mümkün değildir. Sadece zannederler. Bir mümine,
güzel öğüt ve davranışlarını sergilediğinde, gösteriş yapıyorsun diyen; yahut
başkaları gösteriş yaptığını düşünür kendini belli etme, şeklinde kendince
iyilik(!) yaptığını sananlar; Kur’an ayetlerini bir zahmet eğer kendileri
gerçekten Allah’tan korkuyorsa tekrar gözden geçirsin!
Bir de utanmadan, kardeşlerimize biraz da boş konulardan
bahset, hep dinden bahsetme diye akıl vermeye kalkarlar. Kendilerince iyiyi
öğütlediğini zannederler! Oysa, mümin kimse boş şeylerden yani dolayısıyla boş
sözlerden de yüz çevirmiş kişidir!
Ve
onlar, boş şeylerden (boş sözlerden) yüz çevirenlerdir. (Müminun Suresi,
3.ayet)
Namazımızda tamamen sesimizi kısmamamız gerektiğini, ama
bağırarak da kılmamamız gerektiğini Allah bizlere bildirmiştir. (Bkz: İsra
Suresi, 110.ayet) Allah dualarımızı gizliden etmemizi bildirirken, (Bkz: Araf
suresi, 55.ayet; Araf Suresi 205.ayet) aynı zamanda dualarımızı başkalarıyla
paylaşmamızı da ayetlerle serbest kılmıştır. Örneğin, İbrahim Peygamber,
babasına kendisi için af dileyeceğini söylemekle örneklendirilmiş (Bkz: Meryem
Suresi, 47.ayet), Yakup Peygamber de oğullarına kendileri için af dileyeceğini
belirtmiştir (Bkz: Yusuf Suresi, 98.ayet). Yani, dualarını belli edenlere kısıtlama
getirmeye çalışmak yanlış olacaktır. İnsanlarla birlikte ibadet etmekte de
sakınca yoktur, zaten savaşta, Hacda ve Cuma günleri müminler toplu ibadet
etmektedir. Dolayısıyla namazımızı başkaları görebilir. Namazda sesimizi
tamamen kısmamamız gerektiği de bildirildiğinden yanımızda duran bir kişi namazımızda
kurduğumuz dua cümlelerimizi duyabilir. Kur’an’da dua ayetleri vardır, ayetleri
paylaşmamız da Allah’ın bizleri yönelttiği bir davranıştır.
Dikkatimi çeken bir nokta da, önyargıların çoğu başörtüsüz
kadınlara yahut modern giyimli erkeklere karşı oluyor. Oysa Kur’an’da Nur
Suresi 31.ayette başörtüsü diye çevrilen kelime hımar’dır bu kelime sadece örtü
demektir. Ayette göğüs açıklarına örtülerini koysunlar/vursunlar denmektedir.(vel
yadribne, ve li yadribne) Salsınlar fiili de geçmez. Başörtüsüz kadınların dini
paylaşımlarını gösteriş amaçlı olarak yoranlar var. (Allah bazı bölgelerimizin
gizlenmesini belirtmiştir, Araf 31’e göre her süs gizlenilmesi gerekli süs
sınıfında değildir)
Takva; otomatikman cüppe ve sarıkla da olmuyor, kara
çarşafla peçeyle de... Zaten kara çarşaf ve peçe, mümin bir kadının kaçınması
gereken kıyafetlerden. (Araf 31 ve Ahzab 59.ayete göre) Başörtüsü dini bir kural olsaydı bile, başörtüsüz birinden takvada
daha üstün olduğumuzu iddia edemezdik. İnsanın en bilinmeyen günahlarını bilen
Allah’tır, bizler değil. Kimse de kendisini tertemiz görmemeli. (Bkz: Necm
Suresi, 32.ayet)
Takva hayatımızın geneline yayılmış bir şey. Herhangi bir
yakınımız, bizi, bir konuda yalan söylemeye çağırabilir. Onu reddettiğimizde de
arkamızdan “aman dinle kafayı bozmuş, ne günah olacaksa 1 tanecik yalan, kapris
yapıyor işte” şeklinde dedikodumuzu yapabilir. Bunları da gösterişe
yorabilirler. “Zina yapmam, helal eşimi bekliyorum” desek bunu da “aşırı
namuslu ayağına yatıyor” diye yorumlayabilirler. “Allah için dekolte
giymiyorum” desek bunu da eleştirirler. Yani, kötücül insanların ağzı
durmayınca durmuyor. Onlar, bizim her ahlaki tavrımızı çeşitli laflarla kirli
göstermeye çalışabilirler. Bize düşen sabretmek, onları memnun etmek adına
Allah’ın memnuniyetinden vazgeçmemek.
Kur’an okuduğumuzu gizlememiz daha güzel bir şey olarak
övülmez. İbadetler içinden zekat verme konusunda eğer ki gizlersek bir kısım
günahlarımızın affedileceği söylenir. Zekat verdiğini gizlemeyen eleştirilmemiştir!
Açıkça zekat verdiğini gösteren, maddi yardımda bulunduğunu söyleyen kişinin de
güzel bir davranışta bulunduğu bildirilmiştir. Muhtaç insanlara yardım
ettiğimizi gören bazı kişiler de şefkat duygularını hatırlayarak, yardım etme
konusunda motive olabilirler. Maddi yardımlarımızı açıklamamızın böyle bir
hikmeti olabilir. Gizlemenin de gizlememenin de bazı güzellikleri vardır yani.
Maddi yardımlarını açıklamayı Allah güzel bir davranış olarak
değerlendirmiştir, insanların en çok göz boyayabileceği böyle bir konuda bile
Allah yardımları göstermeyi çirkin görmemişken, müminlerin ibadet ettiklerini
gizlemeleri ve Allah’a bağlılıklarını yansıtmamaları gerektiği yönünde ısrarcı
olmak kimsenin haddi değildir!
Birbirine saygı duyması gereken demokratik bir toplum
inancına sahip insanların, müminlerin zararsız davranışlarını kısıtlamaya
çalışmaları, kendi hayat görüşleri ile de çelişmektedir. Bu tip insanlar hem
kendi hayatlarında özgür olmayı isterler sonra da müminlerin kişisel
tavırlarına dil uzatırlar.
Maddi
yardımlarınızı açıklarsanız bu da güzeldir. Ama onları gizler ve yoksullara bu
şekilde verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır, günahlarınızın bir kısmını
örter. (Bakara Suresi, 271.ayet)
Kuran’a davetten bu kadar korkmaya gerek yok. Müslümanım
diyoruz ama Kuran’a çağıranlara çağırma diyebiliyoruz. Bu nasıl oluyor, anlamak
güç? Kuran okuyan birisinden bile, “çok sıkıldım dini paylaşım yapmandan
sürekli” sözleri duyuyorum. Sıkılan varsa, paylaşımlarımızı okumasın, kimseye
silah zoruyla okutmuyoruz. Birileri sıkılıyor diye “az paylaşayım” demek
zorunda değiliz. Mümin gücünün yettiğince uğraşmaya çalışır, kimseyi hoş etmek
için hayır işlerini eksiltmez. “Boş şeyler de yazayım bari tepki geliyor” demek
zorunda değiliz çünkü müminler boş işlerden yüz çevirmiştir.
Biz kimsenin bekçiliğini yapmıyorsak, kimsenin de bizim bekçiliğimizi yapmaya hakkı yok.
Seni onlar üzerinde bekçi yapmadık. (Enam Suresi, 107.ayet)
Biz kimsenin bekçiliğini yapmıyorsak, kimsenin de bizim bekçiliğimizi yapmaya hakkı yok.
Seni onlar üzerinde bekçi yapmadık. (Enam Suresi, 107.ayet)
Herkes bilsin ki, müminlerin hayır yolundaki çabalarını ve
güzel davranışlarını; türlü cümlelerle yıpratmaya çalışanlara ve dünyevi
şeylere davet edenlere Allah hükmünü verecektir.